24 Mayıs 2015 Pazar

Azmin Zaferi

Kısa öykü 2. bölüm. İyi okumalar...

Bölüm 2
En iyisinden daha iyi, en güçlüsünden daha güçlü, yıllar, asırlar boyu,
sıktım, sıktım, sıktım, sardım, sardım, sardım.

Onu gördüm orada, çaresiz yalnız ve kurak, orada tek başına. Sıcaktım, yumuşaktım, tozdum, sıvıydım. Yavaş yavaş uzandım, yaklaştım, üzerine aktım, sardım, sarmaladım. Nasıl gelmişti buralara? Ona acıdım, onu sevdim, can, hayat vermek istedim. Bana hiç karşılık vermedi, konuşmadı, paylaşmadı, içini, sırrını açmadı. Daha da hırslandım.

En iyisinden daha iyi, en güçlüsünden daha güçlü, yıllar, asırlar boyu,
sıktım, sıktım, sıktım, sardım, sardım, sardım.

Yaratıcı seslendi;
"O senin değil, sen ona iyi değilsin, sen onu öldürürsün, hayat veremezsin, bırak onu! Ona başkasını tayin ettim. O seni yenecek, delecek, parçalayıp tuzbuz edecek, dağılacaksın, sıktığına, kavradığına, içindekine ulaşacak. Onu senden alacak!"

İşte bundan sonra; hiddetlendim, sinirlendim, tutkuyla bağlandım. Daha daha hırslandım.

En iyisinden daha iyi, en güçlüsünden daha güçlü, yıllar, asırlar boyu,
sıktım, sıktım, sıktım, sardım, sardım, sardım.

En sonunda dayanamadım,
mağlup oldum, delindim, deşildim, dağıldım, parçalandım. Yanılmışım, yaratıcı haklıymış, ona can veremedim, hayat veremedim.

Azmin Zaferi

Merhabalar! üç bölümlük kısa bir öykü. iyi okumalar...

Bölüm 1

En iyisinden daha iyi, en hızlısından da daha hızlı, defalarca kez;

düştüm, düştüm, düştüm, çarptım, çarptım, çarptım.

Derin çatlakların içine süzüldüm, dehlizlerin içinde yol aldım, yolumu kaybettim, binlerce, yüz binlerce kez hatta. Isındım, şekil değiştirdim, göğe yükseldim. Yükseklerde, çook yükseklerde bulutlarda dolandım, orada da birçok kez yolumu şaşırdım. Umutsuz olmadım, yılmadım, bıkmadım, usanmadım, pes etmedim. Yaradanı andım, defalarca kez.

Düştüm, düştüm, düştüm, çarptım, çarptım, çarptım.

Yaratıcı seslendi;

“Eski diyarda, en yüksek dağın, en yüksek tepesinin, güneşe bakan yönünde; orada! En eski, en büyük, en sert, en muhteşem, kadim zamanların da öncesinde dışarıya, yüzeye yükselmiş, sertleşip sıkışmış, dağın en yücesi, en tepesi olmuş, o büyük, o en beyaz. Onunda içinde, taa derinlerinde, en ortasında, merkezinde sıkışıp kalmış, unutulmuş ve seni bekleyen yeni bir hayat!”

“Git ona! Unutma! Ona daha önce ulaşabilen olmadı, ona daha önce umut veren, hayat veren, onu mutlu eden olmadı. O uzun zamandır seni bekliyor. Git ona!”

O benim bekleyenim, o benim aşığım, ben onun beklediği, ben onun aşığı. O benim hayatım, hayatımın anlamı. O benim son şansım, o benim son durağım. Eğer benimle can bulacaksa, beni içine alacaksa, taa derinlerine, yeşerip hayat bulacaksa; onun için milyonlarca kez daha,


düşerim, düşerim, düşerim. Çarparım, çarparım, çarparım.

İşte bundan sonra; en iyisinden daha iyi, en hızlısından daha hızlı, defalarca kez;

düştüm, düştüm, düştüm, çarptım, çarptım, çarptım.En sonunda başardım, kazandım, hayat verdim, yeşerttim.