24 Mayıs 2015 Pazar

Azmin Zaferi

Merhabalar! üç bölümlük kısa bir öykü. iyi okumalar...

Bölüm 1

En iyisinden daha iyi, en hızlısından da daha hızlı, defalarca kez;

düştüm, düştüm, düştüm, çarptım, çarptım, çarptım.

Derin çatlakların içine süzüldüm, dehlizlerin içinde yol aldım, yolumu kaybettim, binlerce, yüz binlerce kez hatta. Isındım, şekil değiştirdim, göğe yükseldim. Yükseklerde, çook yükseklerde bulutlarda dolandım, orada da birçok kez yolumu şaşırdım. Umutsuz olmadım, yılmadım, bıkmadım, usanmadım, pes etmedim. Yaradanı andım, defalarca kez.

Düştüm, düştüm, düştüm, çarptım, çarptım, çarptım.

Yaratıcı seslendi;

“Eski diyarda, en yüksek dağın, en yüksek tepesinin, güneşe bakan yönünde; orada! En eski, en büyük, en sert, en muhteşem, kadim zamanların da öncesinde dışarıya, yüzeye yükselmiş, sertleşip sıkışmış, dağın en yücesi, en tepesi olmuş, o büyük, o en beyaz. Onunda içinde, taa derinlerinde, en ortasında, merkezinde sıkışıp kalmış, unutulmuş ve seni bekleyen yeni bir hayat!”

“Git ona! Unutma! Ona daha önce ulaşabilen olmadı, ona daha önce umut veren, hayat veren, onu mutlu eden olmadı. O uzun zamandır seni bekliyor. Git ona!”

O benim bekleyenim, o benim aşığım, ben onun beklediği, ben onun aşığı. O benim hayatım, hayatımın anlamı. O benim son şansım, o benim son durağım. Eğer benimle can bulacaksa, beni içine alacaksa, taa derinlerine, yeşerip hayat bulacaksa; onun için milyonlarca kez daha,


düşerim, düşerim, düşerim. Çarparım, çarparım, çarparım.

İşte bundan sonra; en iyisinden daha iyi, en hızlısından daha hızlı, defalarca kez;

düştüm, düştüm, düştüm, çarptım, çarptım, çarptım.En sonunda başardım, kazandım, hayat verdim, yeşerttim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder