3 Haziran 2014 Salı

Kayıp Ruhlar (5)

Tarih: 5 Eylül 2009
Yer: ABD, Chicago


Catherine şehrin en ışıl ışıl ve işlek caddesini yukarıdan gören kalabalık kafeteryada yorgunluk kahvesini yudumlarken çok huzursuz görünüyordu. Haftada birkaç kez geldiği kafeteryanın garsonları onun sıcakkanlı görünüşüne ve her zamanki gülümser haline alışkın olduklarından ondaki huzursuz durumu çoktan fark etmişlerdi. Az sonra olacakları sezmiş gibiydi ve onu izleyen olaylar zinciri Catherine’in hayatının bundan sonraki bölümünde önemli değişiklikler yaratacaktı. Seyre daldığı ışıklı caddeden başını aniden çevirip kafenin en köşesinde tek kişilik masada oturan genç adama dikti bakışlarını. Bir süre adamı izledi. Sekiz-on saniye aralıklarla sanki krize girmek üzereymişcesine başını titretmesi Catherine’den başkasının dikkatini çekmemişti. Başını başka hiçbir yana çevirmeden yaklaşık beş dakika adamı izledi. Titremeler gitgide daha da artmaya başlamıştı ki, kalkıp yardımcı olmak ya da hiç karışmamak arasında gidip gelen Catherine en sonunda dayanamayıp adamın masasına gitti. –Bayım iyi misiniz? diye sordu cılız ve ürkek bir ses tonuyla. Adam hiç cevap vermeden başını kaldırıp sanki tanıyormuş gibi Catherine’in gözlerinin içine baktı birkaç saniyeliğine ve tekrar önüne eğdi. Ardından en son ve en şiddetli titreme geldi. Catherine korku ve panik içinde ne yapacağını bilmeden donakaldı oracıkta. Adam sara hastaları gibi kasılıyor ve titriyor bir haldeyken Catherine kendine geldi. Etraftakilere, garsonlara yardım edin diye bağırıp dururken bir yandan telefonuyla acil yardım numarasını tuşladı. Karşıdaki soğuk kanlı sese durumu bildirip adres verdi. Ambulansın gelişine kadar geçen 10 dakikalık zaman zarfında adamı sakinleştirmek için uğraşan kalabalık ve yaşanan panik aşağıdaki caddeden bile görülebiliyordu. Sonunda ambulans geldi, sağlık ekipleri adamı sedyeye yatırıp araca taşıdı. Catherine de arkalarından koşturdu, bu geceyi nasıl atlatacağını ve yarınki işine nasıl gidebileceğini düşündü. Yine bir ikilemde kaldı fakat ambulansla gitmeyi seçti ve kapıları kapanmadan son anda binebildi. 

Bütün bu kaos ve hengameden yaklaşık 45 dakika sonra saatler 24.00’ü gösteriyordu. Şimdiye kadar Catherine ve kriz geçiren adama odaklandığımızdan, kafedeki diğer insanların neler yaptığını, mesela korkudan olduğu yerde donup kalan yaşlı kadını, çığlıklar atan genç kızı ve onu sakinleştirmeye çalışan erkek arkadaşını, koşuşturup duran garsonları ve en önemlisi çevresinde yaşananlara hiçbir tepki göstermeden soğukkanlı bir şekilde izleyen ve daha sonra tekrar fokuslanacağımız gizemli kişiyi anlatmadım. Geçen kırk beş dakikanın ardından tahmini yarım saat daha sonra adını hiç söylemediğimiz, kriz geçiren genç yani Murat; Önce zorlanarak gözlerini açtı ve birkaç kez kırpıştırdıktan sonra ağır hareketlerle başını sağa çevirdi. Yaklaşık doksan derecelik açının kapsadığı alanda, bulunduğu acil servis odasının kapısını, koridora bakan, jaluzileri yarı açık büyük bir pencere ve hemen yanında bir serum askısı görebildi buğulu bir bakışla. Pencereden gördüğü birkaç kişiden birine diğerlerine baktığından daha uzun baktı. Hafızası onu rahat bırakmadığından kafedeki gibi tanıyan bir bakış değildi bu. Yine de bilinçaltı görevini yapıyordu. Bir hastane odasında olduğunu anlayabilmişti ama oraya neden ve nasıl geldiğini hatırlayamadı. Sonra başını ilk seferkinden daha hızlı bir şekilde sola çevirdi. Yine birkaç hastane demirbaşı ve sağlık cihazından sonra köşede bir sandalyede uyuklayan Catherine’i gördüğünde gözleri faltaşı gibi açıldı. Önce hayal gördüğünü sandı ama gerçekten onun Catherine olduğunu anlaması yarım saniye sürdü. Tam ona seslenecekti ki ilk gördüğü andaki ani şaşkınlık beyninde sanki bir şok dalgası yaratmıştı ve tekrar baygınlık geçirip başı yastığa düştü…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder