Yer: ABD, Chicago
Catherine şehrin en ışıl ışıl ve işlek caddesini
yukarıdan gören kalabalık kafeteryada yorgunluk kahvesini yudumlarken çok
huzursuz görünüyordu. Haftada birkaç kez geldiği kafeteryanın garsonları onun
sıcakkanlı görünüşüne ve her zamanki gülümser haline alışkın olduklarından ondaki
huzursuz durumu çoktan fark etmişlerdi. Az sonra olacakları sezmiş gibiydi ve
onu izleyen olaylar zinciri Catherine’in hayatının bundan sonraki bölümünde
önemli değişiklikler yaratacaktı. Seyre daldığı ışıklı caddeden başını aniden
çevirip kafenin en köşesinde tek kişilik masada oturan genç adama dikti
bakışlarını. Bir süre adamı izledi. Sekiz-on saniye aralıklarla sanki krize
girmek üzereymişcesine başını titretmesi Catherine’den başkasının dikkatini
çekmemişti. Başını başka hiçbir yana çevirmeden yaklaşık beş dakika adamı
izledi. Titremeler gitgide daha da artmaya başlamıştı ki, kalkıp yardımcı olmak
ya da hiç karışmamak arasında gidip gelen Catherine en sonunda dayanamayıp
adamın masasına gitti. –Bayım iyi misiniz? diye sordu cılız ve ürkek bir ses
tonuyla. Adam hiç cevap vermeden başını kaldırıp sanki tanıyormuş gibi
Catherine’in gözlerinin içine baktı birkaç saniyeliğine ve tekrar önüne eğdi.
Ardından en son ve en şiddetli titreme geldi. Catherine korku ve panik içinde
ne yapacağını bilmeden donakaldı oracıkta. Adam sara hastaları gibi kasılıyor
ve titriyor bir haldeyken Catherine kendine geldi. Etraftakilere, garsonlara
yardım edin diye bağırıp dururken bir yandan telefonuyla acil yardım numarasını
tuşladı. Karşıdaki soğuk kanlı sese durumu bildirip adres verdi. Ambulansın
gelişine kadar geçen 10 dakikalık zaman zarfında adamı sakinleştirmek için
uğraşan kalabalık ve yaşanan panik aşağıdaki caddeden bile görülebiliyordu.
Sonunda ambulans geldi, sağlık ekipleri adamı sedyeye yatırıp araca taşıdı.
Catherine de arkalarından koşturdu, bu geceyi nasıl atlatacağını ve yarınki
işine nasıl gidebileceğini düşündü. Yine bir ikilemde kaldı fakat ambulansla
gitmeyi seçti ve kapıları kapanmadan son anda binebildi.
Bütün bu kaos ve hengameden
yaklaşık 45 dakika sonra saatler 24.00’ü gösteriyordu. Şimdiye kadar Catherine
ve kriz geçiren adama odaklandığımızdan, kafedeki diğer insanların neler
yaptığını, mesela korkudan olduğu yerde donup kalan yaşlı kadını, çığlıklar
atan genç kızı ve onu sakinleştirmeye çalışan erkek arkadaşını, koşuşturup
duran garsonları ve en önemlisi çevresinde yaşananlara hiçbir tepki göstermeden
soğukkanlı bir şekilde izleyen ve daha sonra tekrar fokuslanacağımız gizemli
kişiyi anlatmadım. Geçen kırk beş dakikanın ardından tahmini yarım saat daha sonra
adını hiç söylemediğimiz, kriz geçiren genç yani Murat; Önce zorlanarak
gözlerini açtı ve birkaç kez kırpıştırdıktan sonra ağır hareketlerle başını
sağa çevirdi. Yaklaşık doksan derecelik açının kapsadığı alanda, bulunduğu acil
servis odasının kapısını, koridora bakan, jaluzileri yarı açık büyük bir pencere
ve hemen yanında bir serum askısı görebildi buğulu bir bakışla. Pencereden
gördüğü birkaç kişiden birine diğerlerine baktığından daha uzun baktı. Hafızası
onu rahat bırakmadığından kafedeki gibi tanıyan bir bakış değildi bu. Yine de
bilinçaltı görevini yapıyordu. Bir hastane odasında olduğunu anlayabilmişti ama
oraya neden ve nasıl geldiğini hatırlayamadı. Sonra başını ilk seferkinden daha
hızlı bir şekilde sola çevirdi. Yine birkaç hastane demirbaşı ve sağlık
cihazından sonra köşede bir sandalyede uyuklayan Catherine’i gördüğünde gözleri
faltaşı gibi açıldı. Önce hayal gördüğünü sandı ama gerçekten onun Catherine
olduğunu anlaması yarım saniye sürdü. Tam ona seslenecekti ki ilk gördüğü
andaki ani şaşkınlık beyninde sanki bir şok dalgası yaratmıştı ve tekrar
baygınlık geçirip başı yastığa düştü…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder